HAZZIN RÜYASI: TATLI HAYAT

Cannes’dan Altın Palmiye ödüllü Fellini başyapıtı “Tatlı Hayat” (La Dolce Vita, 1960), izleyici ve eleştirmenlerin de ortaklaştığı bir gerçekle, “Yalnızca bir film değil, gerçek bir sanat eseri”. Çekim teknikleri, rüya sekansları ve sıradışı karakterleriyle sinema sanatının sınırlarını zorlayan film, restore edilmiş kopyasıyla 4 ve 20 Ağustos tarihlerinde Bir Yaz Gecesi Festivali’nde gösteriliyor.

KUNDURA BLOG | MERCEK

1960’lar Roma’sında 7 gün 7 gece

Federico Fellini’nin karakteristik büyülü gerçekçilik tarzının unutulmaz bir örneği olan “Tatlı Hayat”, Romalı gazeteci Marcello Rubini’nin peşinde şehrin gece hayatında 7 gün  süren bir yolculuğa çıkarır. Sanatçılar, aristokratlar, gazeteciler, mankenler ve seks işçileri gibi farklı hayatlardan insanlarla karşılaşan Marcello, bir süre sonra hem kendi değerlerini hem de insan doğasının karmaşıklığını sorgulamaya başlar. 

Marcello Mastroianni (La Dolce Vita, 1960)

CESUR BAKIŞ

“La Dolce Vita” terimi, İtalyanca’da ‘tatlı hayat’ anlamına geliyor ve İtalya’da 1950’lerin ortalarında ortaya çıkan bir yaşam tarzını ifade ediyor. Roma gece hayatında ve hedonist tutkularda yolculuğa çıkaran film, modern toplumun yozlaşmışlığını ve boşluğunu eleştirirken, medya ve sanat dünyasına da sözünü esirgemiyor. 

1960’lar İtalyasının sosyal ve ahlaki değişimini cesur bir bakışla yakalayan Fellini, uzun takip planları, çarpıcı kompozisyonları ve yaratıcı kurgusuyla, sinemada yeni bir estetik anlayışın ve deneysel yaklaşımın habercisi de olur. Film, görsel zenginlik, etkileyici sahneler ve sembolik anlatımı birleştirerek izleyiciye görsel bir şölen sunar.

Anita Ekberg (La Dolce Vita, 1960)

VATİKAN KİRLİ BULDU

Gösterime girdiği 1960 yılında büyük bir skandala yol açan film, Roma’nın gece hayatını ve lüks yaşamı eleştirirken, bazı muhafazakar gruplar tarafından ahlaki değerleri sarsmakla suçlanır. Katolik Kilisesi, filmin Mesih’in gelişiyle alay ettiğini söyleyerek filmi ve yönetmeni kınadı ve onu “La sconcia vita” (kirli hayat) olarak damgalar. Sansürle karşı karşıya kalan film, bazı ülkelerde kesilerek gösterilir.

“La Dolce Vita" kamera arkası, 1960.

UZUN ÇEKİMLER, TİTİZ PLANLAR

Dönemi için oldukça uzun süren çekimleriyle de ünlü olan filmin bazı sahneleri haftalarca çekilmiş ve büyük bir titizlikle planlanmıştır. Özellikle Anita Ekberg’in Trevi Çeşmesi, nam-ı diğer Roma Aşk Çeşmesi’nde suyla oynadığı sahne 7 günde çekilmiştir.

Marcello Mastroianni ve Anita Ekberg, La Dolce Vita'nın setinde, 1960.

OYUNCULARIN BÜYÜSÜ

Yıldız oyuncu kadrosu da unutulmazdır. İtalyan aktör Marcello Mastroianni, Marcello Rubini rolünde kariyerinin zirvesine yerleşirken, baştan çıkarıcı film yıldızı Sylvia rolünde Anita Ekberg, Maddalena rolünde Anouk Aimée ve Marcello’nun eski sevgilisi Emma rolünde Yvonne Furneaux, filmin büyüsünü artırırlar.

Federico Fellini & Marcello Mastroianni

EFSANEVİ BİRLİKTELİĞİN BAŞLANGICI

“Tatlı Hayat”, sinema tarihinin en ünlü yönetmen-oyuncu birlikteliklerinden birinin de başlangıcıdır. Fellini ve Mastroianni arasındaki kıvam öylesine iyi tutmuştur ki ikili daha sonra, “8½” (1963), “Juliet of the Spirits” (1965), “Fellini Satyricon” (1969), “Roma” (1972), “Amarcord” (1973), “City of Women” (1980), “Ginger and Fred” (1986) ve “Intervista” (1987) filmlerinde de birlikte çalışırlar.

IŞILTILI GÖRÜNTÜLER

Görsel anlatımı ve Otello Martelli’nın ışıltılı siyah-beyaz geniş ekran sinematografisi, filmin en dikkat çeken unsurlarındandır. İmajları, kompozisyonları ve kullanılan sembolik imgeleriyle sinema sanatının gücünü gösteren film, estetik görsellik, derinlikli karakterler, toplumsal eleştiri ve yaratıcı anlatımıyla sinema tarihinde önemli bir yere sahiptir.

İtalya’nın ulusal hazinesi olarak kabul edilen “Tatlı Hayat”, birçok unutulmaz sahne ve kültürel ikona evsahipliği yapar. Roma üzerinde asılı duran İsa heykeli ve özellikle Trevi Çeşmesi’ndeki sahneler, sinema tarihindeki en ikonik ve etkileyici anlardan biri olarak kabul edilir.

MÜZİKLER NINO ROTA’DAN

“Tatlı Hayat”, sadece görsel şöleniyle değil, aynı zamanda İtalyan besteci Nino Rota’nın büyülü müzikleriyle de hatırlanan bir klasiktir. Film, Roma’nın yüksek sosyetesinin gece hayatını ve bohem yaşamını ele alırken, Rota’nın besteleri de bu atmosferi mükemmel bir şekilde yansıtır. Hüzün, romantizm ve büyüleyici bir atmosfer taşıyan müzikleri, Marcello’nun karmaşık duygularına ve karakterlerin iç dünyasına eşlik eder. Filmle aynı adı taşıyan ünlü tema müziği, büyüleyici bir melodiyi yakalar ve izleyicileri Roma’nın büyülü dünyasına çeker. Sadece birkaç notayla bile filmi hatırlatan bu ikonik tema, Nino Rota‘nın dehasını gösterir. 

Federico Fellini, Altın Palmiye Ödül kazandığı Cannes Film Festivali'nde, 20 Mayıs 1960.

CANNES’DAN OSCAR’A

1961 Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye alan film, Akademi Ödülleri’nde de Siyah-Beyaz Film Dalında En İyi Kostüm Tasarımı Oscar’ını kazanır. David di Donatello Ödülleri’nde En İyi İtalyan Filmi ve En İyi Yönetmen seçilir ve İtalyan Sinema Yazarları Derneği Ödülleri’nden de En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Orijinal Hikâye ve En İyi Yapım Tasarımı ödülleriyle döner.

“Hem büyüleyici hem de rahatsız edici”

Eleştirmenlerin de övgüyle söz ettiği bir filmdir “Tatlı Hayat”. İşte birkaçı… 

“‘Tatlı Hayat’, sinemada yeni bir çağın başlangıcını temsil ediyor. Fellini’nin yaratıcılığı ve görsel estetiği, filmi unutulmaz kılıyor.” – The Guardian

“Fellini’nin ‘Tatlı Hayat’ ile yarattığı dünya, hem büyüleyici hem de rahatsız edici. Film, modern toplumun boşluğunu ve manevi çöküşünü derinlemesine keşfediyor.” – The New York Times

“‘Tatlı Hayat’, büyüleyici bir rüya deneyimi sunuyor. Fellini’nin görsel anlatımı ve Marcello Mastroianni’nin performansı, filmi sinema tarihindeki unutulmaz yapıtlar arasına taşıyor.” – Empire

“Fellini’nin ‘Tatlı Hayat’ı, yalnızca bir film değil, bir sanat eseri. Bu filmdeki görsel kompozisyonlar, sembolik anlatım ve karakter derinliği, sinema sanatının sınırlarını zorluyor.” – Sight & Sound

Anita Ekberg ve Marcello Mastroianni (La Dolce Vita, 1960)

İLHAM KAYNAĞI

“Tatlı Hayat”, sinemada yeni bir dönemin başlangıcın da simgelerindendir. Yeni Gerçekçilik akımının önde gelen örneklerinden biri olarak gösterilir ve “Blow-Up”tan (1966) “Midnight Cowboy”a (1969), “The Passenger”dan (1975) “In the Mood for Love”a (2000), birçok klasiğe ilhâm kaynağı olmuştur.

4 ve 20 Ağustos tarihlerinde Bir Yaz Gecesi Festivali’nde izleyebileceğiniz film ile ilgili detaylar ve biletler için buradaki linke tıklayınız.