DR. WISE VE GRİP: 1918 GRİP SALGINI ve KAMU BİLGİLENDİRME FİLMLERİ

“Pek çok kişi, sinema salonlarına hastalığın yayıcısı olarak, korku içinde yaklaşırken, sinema ve tiyatroyu bir grip savaşçısı olarak değerlendiren bir beyefendiyi bulduğuma sevindim.”

Daha önce, 1918 grip salgınının sinema ticareti içinde hızlandığının iddia edildiği bazı tartışmalar hakkındaki araştırmalarımı bildirmiştim. Sinemaların kapanmasını isteyen yerel sağlık memurları ile, sinemaların açık kalmasını isteyen yerel katılımcılar arasındaki mücadelede, hastalığın nasıl yayıldığına dair oldukça merak uyandıran bazı fikirler yayıldı. Katılımcılardan bazıları, aslında oldukça hatalı olan, soğuk algınlığı ile soğuk olmanın arasındaki ilişkiye dayanarak, dış mekânlarda virüs kapmanın daha mümkün olduğuna inanıyorlardı. Bazıları ise, bu mantığı takip ederek, sokaklardaki mikroplu havayı tiyatro ve sinemalar gibi iç mekânlara taşınmaması gerektiğini savunuyordu.

Diğerleri ise, dezenfektan özelliği olan naftalinleri ve ağır kokulu kimyasal ürünleri stokluyordu.

Bu tür raporları okurken, grip ve benzeri bulaşıcı enfeksiyonlara karşı savunma mekanizmalarının tıp bilimi dahilinde henüz yeteri kadar keşfedilmediği anlaşılabilir. Bu raporlarda; yüz maskeleri, sıkça el yıkama, sosyal mesafe gibi önlemlerin bahsi geçmiyordu. Ancak, bu tip önlemlerin faydalarının etraflıca anlaşıldığı, Dr. Wise’ın Grip Hakkında Görüşleri filmleri aracılığıyla da sinemanın bu konuda hatırı sayılır bir araç olduğu aşikârdır. Birmingham Daily Gazette’in makalesine göre, ana kahramanımız Dr. Wise, herhangi bir ücret talep etmeksizin konu hakkında önemli tavsiyeler vermekte:

Nezle veya ateşli olduğunu hisseden bir kişi, semptomlar azalana kadar evinde kalmalıdır.

Temiz hava alınmaması, mikropların kuvvetlenerek bünyede kalmasına sebep verir.

Potasyum permanganat ve tuzlu su çözeltisi ile boğazınıza gargara yapıp, burnunuzu yıkayın.

Zinde olmak oldukça mühimdir. Alkol alımı ve birahaneler enfeksiyonun artmasına sebep verebilir.

The Bioscope eleştirmeni, grip mikroplarının, mikroskop görüntülerindeki titremeyi baskılamasının oldukça zor olduğunu, fakat tüm iyi kamu bilgilendirme filmlerinde olduğu gibi, mesajın sadece öğüt ve bilgi vermek üzerine değil, aynı zamanda bir hikâye ile desteklenerek iletildiğini yazdı:

Nezlesini tedavi etmeyen ahmak bir adam gösterildi. Ofisine gitti, tramvayda, trende, sokaklarda, ofisinde, mektuplarına ve telefonuna hapşırarak, her yerde mikrobu başkalarına yaymış olması muhtemeldi. Yayıldı da. Mikrobu taşıyan kendisi ve bulaştırdığı birkaç kişi vefat etti. Hikâyede bahsi geçen bir diğer kişi ise, nezle olduğunda önlemlerini aldı ve hızlıca iyileşti.

Eleştirmen raporunda, filmin salondaki herkesin hapşırıp öksürmesine sebep verecek kadar kuvvetli olduğuna da yer verdi.

Dr. Wise’ın Grip Hakkında Görüşleri, sinemanın eğitim değerinin savunucusu Joseph Best tarafından yaratılmıştır. Savaştan önce, Pathé Frères’in eğitim ve bilim departmanının yöneticiliğini yapmıştır. Bu, Best’in ilk bilgilendirme film yapımcılığı değildi. Daha önce zührevi hastalıklarla mücadele için Ulusal Konsey tarafından “Whatsoever a Man Soweth” adlı bir film yapmak üzere görevlendirildi. Dr. Wise’ın Grip Hakkında Görüşleri, (Sağlık Bakanlığı’nın öncüsü olan) Yerel Yönetim Kurulu tarafından finanse edildi, ve kurul tarafından bölgenin sağlık çalışanlarına dağıtılması sağlandı. Bu bölgelerdeki sinemalara filmleri dağıtmanın sorumluluğunu ise yine sağlık çalışanları üstlendi. Bu görevliler ve yerel katılımcılar arasında daha önce belirttiğim üzere yaşanan gerilimler düşünüldüğünde, insan bu filmlerin ne kadar yaygın bir şekilde gösterilip gösterilmediğini sorgulayabilir. Savaşın sonlarına doğru, sinema yöneticileri arasında, devlet destekli kamu filmlerinin gösterimi konusunda kayda değer bir direnç vardı. Zührevi hastalıklar ve CEA tarafından partizan olarak değerlendirilen diğer konular çekişmenin ana odaklarındandı ve Aralık 1918 seçimlerinde, koalisyon hükümeti, Lloyd George ve bakanlarının sinema salonlarına gittiklerini gösteren slaytlar yayınladılar, fakat uzun süren tartışmaların ardından CEA bu slaytları göstermeyi reddetti. Maurice Elvey’e ait The Life of David Lloyd George (1918) eserinin geri çekilmesi (veya baskılanması) da bu konuyla ilişkili denebilir. Birkaç yıl sonra 1920’de, Leeds ve Bölge CEA Şubesi toplantısında ilginç bir tartışma yaşandı. Yerel sağlık çalışanları, katılımcıların, Çocuk Sağlığı Haftası’na destek olmak amacıyla tek bir slayt gösterip gösteremeyeceklerini sordular. Katılımcıların cevabı ise bu teklifi anında reddetmek oldu. Tartışma sırasında, bahsi geçen planın destekçilerinden biri, kısa bir süre önce, başka bir filmi gösterme taleplerinin reddedildiğini, şu an ise tek bir slayt gösteriminin bir uzlaşma olması gerektiğine işaret etti. Sağlık çalışanının, sinemanın sağlık konuları için bir propaganda aracı olduğuna dair sert görüşleri olduğu yazılmıştı. Konuşmacı şubeye, grip salgını sırasında sinemaların kapatılma kararına karşı kendilerinin de savaşmış olduklarını, enfeksiyondan hangi yollarla korunabileceklerine dair halka açık bilgilendirme filmlerinin gösterilerek, sinema salonlarının çok daha büyük bir amaca hizmet edebileceklerini savunup, bu talebin reddedilmesini ikiyüzlüce bulduğunu açıkladı. Bu argüman da ters bir yanıtla karşılandı ve konuşma 1918 yılına ait kısıtlamaların ne kadar saçma olduğuyla devam etti.

Halka açık bilgilendirici filmlerin savunucusu Joseph Best gibileri zorlu bir mücadele ile karşı karşıya kalmışlardı. Yine de Dr. Wise’ın Grip Hakkında Görüşleri filminin, resmi salgın filmi olarak Birmingham, Cambridge, Sheffield, Newcastle, Bradford ve Whitby’de dağıtıldığına dair raporlar buldum. Whitby’e giden filmle ilgili raporda; kumaş mendilden nasıl maske yapıldığına dair olan kısım dikkat çekiyor. San Francisco’da tecrübe edilmiş olan bu önlem sayesinde, dokuz gün boyunca yürütülen zorunlu maske takma kuralı sonucu gribin yayılması önlenmiştir.

Zaman geçtikçe daha fazla ilerleme sağlanacaktı. Yerel Yönetim Kurulu, Haziran 1919’da yeni Sağlık Bakanlığı’na dönüştürüldüğünde, bakan olarak seçilen Christopher Addison, sinemanın sağlık eğitimi için kullanılmasının en önemli savunucularındandı.
İlk Sağlık Bakanı olarak, Addison’ın en büyük başarılarından biri bir grip salgını filmi seçmek oldu. Maalesef bu film Dr. Wise değil, daha kısa bir filmdi. “Fazla uzun ve fazla sıkıcı birçok sağlık bilgilendirme filmi izledim” dedi Addison,

1920 grip salgını sırasında, tanınmış bir yapım şirketiyle beraber, okulda gargara yapan kızları gösteren bir film hazırladım. Bu film 90 saniye sürdü. Dağıtımcılar tarafından finanse edilen filmin masrafı 30 sterline mâl oldu. Bir hafta içinde 30 milyon kişiye gösterildi ve böylece hem halka, hem de Hazine’ye herhangi bir maliyet olmaksızın, salgından korunma yöntemlerinden biri olarak önerildi. Whitehall’daki “canlı” insanlar tarafından yönetilirse, sinema bu şekilde kullanılarak çok şey başarabilir.

Dr. Wise’ın Grip Hakkında Görüşleri’ndeki Sessiz Seyirciler

Dr. Wise, bence mükemmel bir halk bilgilendirme filmi, mesajını sadece Dr. Wise’ın didaktik bildirileriyle değil, gerçekçi ve doğru canlandırılmış, açıklayıcı bir oyun aracılığıyla veriyor. Filmin izleyiciler için asıl cazibe, savaş sonrası Londra’sını görebilmekti. Çekimlerin yapıldığı diğer lokasyonlar ise, Trafalgar Meydanı ve Leicester Meydanı civarındaki tiyatro ve sinemalardı. Bu çekimlerden anlaşılabileceği üzere; film ekibi kalabalık sokaklara da girmiş ve mümkün olan her yerde çekim yapmıştır. Yoldan geçerken kareye giren ve kameraya merakla bakmayan bir kişi olmamıştır. Bazıları neler olduğunu fark edince utanarak kareden çıkmış, bazıları hayret içinde olanları izlemiş, bazılarıysa kameranın odaklanması gereken ana karakterden rol çalarcasına kameraya bakmaya devam etmiştir.
Daha önce çekim esnasında yoldan geçenlerin cesurca ve kasıtlı bir halde rol çaldığı ya da göze batmayan varlıklarıyla seyirciye bir eleştiri unsuru kattığına dair yazılar yazmıştım. Bu durum, gerçeklikten ziyade, bir drama unsurudur. Hiç kimse film çekiminin devam ettiğinin uyarısını vermediği için; yoldan geçen insanların, orada çekim olduğunun farkına varmadan köşeyi döndüklerinde, karşılarında bir kamera ve çekim ekibi görünce, buna göre davranışlarını değiştirdiklerini görebilirsiniz. Özellikle Brown’ın hapşırarak evinden çıktığı sahneyi seviyorum. Melon şapkalı bir genç, kamerayı fark edip 360 derecelik bir dönüş yapmadan önce, oyuncunun performansını izlemeye dalmıştır. Kamerayı gördükten sonra ise, oyuncunun arkasından yavaşça, gözlerini de kameraya dikerek geri geri sahneden çıkmaya çalışır.

Trafalgar Meydanı’nda çekilen bir diğer sahnede ise, şapkalı bir kadın kameranın yanında durup olan biteni izler, fakat sonra karenin sol tarafından bir adam belirir, kamerayı görüp hızla kareden geri çıkar. Daha sonra Brown bir restoran önündeyken, kareye bir kadın girer ve gayet bilinçli bir şekilde arkadaşıyla beraber kameraya bakıp kahkahalar atarlar. Oyuncu, bir yandan arka plandaki kapı görevlisi ve diğer yoldan geçenlerin bakışları arasında, sahnenin kontrolünü kazanabilmek için kadını uzaklaştırmak zorunda kalır.

Hemen arkasından gelen karede, üç tane üniformalı adam görürüz, fakat kısa süre sonra ortadan kaybolur ve köşeyi dönen bir kadınla adam sahneye girer. Adam, film çekimini izlerken kameraya muzur bir şekilde sırıtır ve eşlik ettiği kadının hislerini hiçe saymaksızın, filmde gözüktüğünü anladığı restoran kapısında sıraya girer. Bu sahneler, filmin temel anlatısını iyi okumak isteyen seyircilerin fark etmeden geçmesi için oldukça hızlıdır. Ancak bu sahneleri yeniden izlemek, 1918’deki sokak hayatının bilinçsizliğine samimi bir ışık tutmaktadır.

Lawrence Napper

Çeviri: Nil Ege Özden

Yazının orijinali için lütfen tıklayınız.