KUNDURA KÜLTÜR SANAT DİREKTÖRÜ İLE GÖRSEL-İŞİTSEL KÜLTÜREL MİRAS ÜZERİNE

“Kundura Sinema, bir endüstriyel kültür mirası olan Beykoz Kundura nın kültür sanat kimliğinin oluşmasındaki ilk adımlarından biri olarak 2018 sonbaharında kapılarını açtı. Kundura Sahne’nin açılması ile büyüyen bu süreç, aslında Kundura Hafıza projesi ilham alınarak tasarlandı. 2017 senesinin yaz aylarında eski imalathanelerden biri olan Yeni Kundura binasının terasında Restore Film Günleri kapsamında ilk kez hem hafıza projesini hem de yapım aşamasında olan sinemamıza dair haberleri ilk kez duyurmuş, ilk paylaşımlarda bulunmuştuk. Hafıza projesinde, sözlü tarih metoduyla hem eski fabrika çalışanlarının hem de kendi hafızamızı tazeliyor, bir nevi restore ediyorduk. Restore edilen bir fabrikada restore edilen işçi ve fabrika filmlerini seyrederek ilk adımlarımızı atmıştık. Restorasyon aslında yeniden bir hayat bulma süreci gibiydi, yenilenirken farklı zaman katmanlarında yeni karşılaşmaların oluşmasını sağlıyordu. Yeni nesillere farklı materyaller, farklı hikayeler sunuyor, kültürel miras kavramıyla tanıştırıp geçmişi yeniden keşfetmeleriyle beraber günümüzün de bir tarih olduğunu hatırlatıyoruz. Kundura Sinema olarak her daim özel kürasyonlarında restore edilen klasiklerin gösterimlerini büyük bir titizlikle gerçekleştirdik. Gerek Hollywood klasikleri, gerek restore edilen sessiz film eserlerini canlı müzik eşliğinde göstererek, gerekse batı merkezci bakışından uzaklaşarak Afrika ve Uzakdoğu sinemasının önemli eserlerinin restore kopyalarını sinemaseverlerle buluşturduk.

Kundura Sinema her sene kültür sanat sezonuna, o senenin büyük festivallerinde klasik filmler bölümlerinde gösterilen yeni restore edilen filmlerden özenle hazırlanan kürasyonlarıyla başlar ve İstanbullu sinema severleri bu klasiklerle ilk kez beyazperdede buluşturur. Sinemanın açılış filmini ise yine Venedik Film Festival’inin klasikler seçkisinde yer alan Jules Dassin’nin 1948 yılı yapımı bir film noir eseri  “The Naked City” ile açmıştı. Kentin bambaşka bir ucunda yeni bir sinema destinasyonu yaratarak, Kundura o senenin seçkisinde hem seyircinin kendisinin hem de sinemanın direkt olarak kentlerle kurduğu ilişkiye dair yeniden düşünmeye davet etti.

Sene boyunca diğer birçok restore edilen klasik filmlere programında yer veren Kundura Sinema, yine 2019 sezonun başında Venedik Film Festivali’nin klasikler seçkisinden seçilen restore filmlere yer verdi. Birçok Hollywood klasik filmlerini programına katarken, ayrıca Macar Yeni Dalga sinemasının en önemli yönetmenlerinden Istvan Gaal’ın “Sodrasban” eserini de beyazperdede göstermeyi ihmal etmedi. Bu sezon başlangıcını zamanlamak elbette tesadüf değildi…27 Ekim Unesco Görsel-İşitsel Kültürel Miras Günü’ne göz kırparak, Kundura, sinema ve görsel medyaya dair kültürel miras bilincinin oluşmasına destek olmayı hedefliyor.

27 Ekim Unesco Görsel-İşitsel Kültürel Miras Günü kapsamında her yıl belirli bir tema üzerinden ilerlenirken, önde gelen ulusal sinema ve medya arşivlerinden konferanslar ve film gösterimleriyle hatırlanır. Film restoratörlerinin o senenin buluntuları ve üzerinde çalıştıkları eserlerin durumlarına dair birçok teknik konuyu da içeren bilgi ve fikir paylaşımlarda bulunurlar. O sene restore edilen filmleri göstererek kendi kurumlarında, ulusal ve uluslararası çerçevede kurumlar arasında görsel-işitsel kültürel mirasına dair diyaloglar başlatarak, kurumsal ilişkiler geliştirilir. Görsel-işitsel belgeler; film-radyo-televizyon programları gibi birçok veri aslında bizleri ortak paydalarda buluşturan miraslar arasında sayılır. 20. ve 21.yüzyıla dair tüm yaşam detaylarının birincil kayıtları olarak arşivlerde yerlerini alırlar. 27 Ekim günü bu arşivlerin korunmasına dair kamusal farkındalığın yaratılması hedeflendiği gibi ayrıca arşivlerin erişilebilirliğini sorgulatan, kaybolmaya yüz tutan görsel arşivleri keşfetmeye davet eden ve basının dikkatini kültürel mirasa dair olan sorunlara çekmesini sağlayan bir yapı üzerine kurgulanmıştır.

Unesco tarafından bu sene için belirlenen tema “Dünyaya Açılan Penceren” oldu. Aslında görsel-işitsel malzemeler de dünyaya açılan pencere gibidir; gözlemlediğimiz etkinliklere katılamaz fakat izleyebiliriz; geçmişten sesler duyarız ama onlar bir daha konuşamazlar. Eğlendirmek ve bilgilendirmek için hikayeleri özenle işleriz. Dünyayı anlamanın yollarını ararken ve diğer kültürlerden insanlarla bağlantı kurmak isterken, görsel-işitsel içerikler yaşantımızda önemli bir rol oynarlar.

Pandemi sürecinde karantinada evlerimizde dış dünya ile kurduğumuz ilişkiyi yeniden tanımlarken evlerimizin pencereleri hepimize yeni bir nefes ve farklı bir göz oldu. Bu sene Kundura Sinema, dünyaya açılan pencere temasında Avrupa’nın ilk hareketli imgelerini -ilk kaydedilen filmlerini Hollanda Ulusal Sinema Arşivi – Eye Film işbirliğinde “The Brillant Biograph” seçkisiyle yeniden keşfetmeye davet ediyor. Hollandalı müzisyen Daan van den Hurk’un eşliğinde, 1897-1902 yılları arasında çekilen belgesel niteliğindeki görüntülere, o dönemin Avrupa’sının gündelik yaşamına kendi penceremizden seyre dalıyoruz.”

S. Buse YILDIRIM
Beykoz Kundura Kültür Sanat Direktörü